Kıbrıs Online Alışveriş Sitesi
| KIBRIS ORTAM |

KIBRIS OSMANLI TÜRK DÖNEMİ

KIBRIS OSMANLI TÜRK DÖNEMİ

Osmanlı İmparatorluğu Girit, Rodos ve Mısır’ı aldıktan sonra Kıbrıs Adası’na olan ilgisi artar. Osmanlı İmparatorluğu Akdeniz’de genişlemiştir. Kıbrıs Osmanlı toprakları arasında kalmıştır. Stratejik açıdan çok önemli olan bu adada üst kuran korsanlar Osmanlı donanmasına ve hacce giden yolcu gemilerine saldırılar düzenliyordu. Diğer yandan adayı yöneten Venedikliler, Osmanlılara karşı düşmanca tutum sergiliyordu ve Ortodoks Kıbrıslılar Osmanlılardan yardım talep ediyordu. Bütün bu gelişmeler Osmanlıları Kıbrıs’a yöneltir. Diğer yandan Venedik döneminde de Osmanlılar Kıbrıs’a akınlar düzenlemeye başlamış Venedik’in adayı ilhak ettiği 1489 yılında Osmanlı donanması Karpaz’a saldırmış ve birçok savaş ganimeti ile esir almıştı.

Yavuz Sultan Selim 1517 yılında Mısır’ı aldıktan sonra Kıbrıs, Osmanlı İmparatorluğunun tekrar gündemine gelir ve Venediklilerin Memluklulara Kıbrıs için ödediği 8000 dukalık verginin Osmanlılara ödenmesine karar verilir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Venediklilerle bir anlaşma yapılmıştı. Bu anlaşmaya göre İstanbul’da yaşayan Venediklilere yeni haklar verilmesi için karşılığında Kıbrıs’tan alınan vergi 1000 dükaya çıkarılmıştı. Kıbrıs’ı kaybetme korkusu yaşayan Venedikliler Osmanlılara karşı cephe almışlardı. Venedikliler 1521 yılında Osmanlıların Rodos’u almasından sonra Lefkoşa ve Mağusa kalelerine tahkimat yaparak halka yönelik baskılarını sürdürürler. Fakat Venediklilerin Lefkoşa, Mağusa ve Girne’yi tahkim edip diğer şehirleri de ihmal etmesi Osmanlıların işine gelir ve Kıbrıs’a ikinci saldırıyı Limasol’a yaparak şehri tahrip eder. (1539).

Venediklilerin Osmanlılara karşı sergilediği ikiyüzlü politika tavrı, korsanlarla birlikte hareket etmesi, Venedik’in bir korsan üssü haline gelişi Osmanlıları fazlasıyla kışkırtmıştır. II. Selim’in şehzadeliği döneminde Mısır’dan gönderilen hediyelere korsanların el koymuş olması, Mısır Hazine defterdarının 1563’de bindiği geminin korsanlarca yağmalanması, taciz ve saldırılar ayrıca Kıbrıs’ta bulunan Hala Sultan Türbesi’nin güvenliğinin tehdit içermesi Osmanlıların Sefer düzenleme kararına en geçerli sebepleridir.

Seferde kan dökülmemesi için Venedik’e gönderilen elçi tutuklanır. Bunun üzerine Osmanlılar da Venedik konsolosu ve maiyeti ile Venedikli tüccarları tutuklarlar.  Osmanlıların 1570 yılında Venediklilere Kıbrıs’ı verme konusundaki teklifine ret cevabı gelince, Osmanlı adayı ele geçirmek için akınlara başlar. 60.000 kişiden oluşan Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu karşılarında bir ordu olmadan ve savaşmadan 2 Temmuz 1570’te Limasol’a çıkarlar. 3 Temmuz’da Tuzla’yı alırlar. Ardından ordu Lefkoşa’yı kuşatmak için hareket eder. 9 eylül 1570’te Lefkoşa alınır. Ada halkı Osmanlı Ordusu’na bu seferlerde büyük destek verir. Tek bir ateş açılmadan Girne şehri de Osmanlının eline geçer. Osmanlı İmparatorluğu bu yardımları ada halkına bir ölçüde özerk bırakacak kararlar alarak ödüllendirir. Ordu Mağusa’da direnişle karşılaşır. 1570 Eylül ayında başlayan bu direniş, 4 Ağustos 1571 yılında Kale komutanı Bragadino’nun 5 maddelik antlaşma neticesinde kaleyi teslim etmesiyle sonlanır.

Mağusa’nın düşmesi, Osmanlıların(Türklerin) Kıbrıs’taki egemenliğinin başlangıcı olur. Kıbrıs seferi sırasında Osmanlı, diğer ülkelerle müdahale etmemeleri için girişimlerde bulunmuştur. Avusturya ile 1568’de sekiz yıl sürecek barış antlaşması, Fransa ile 1569’da II. Kapitülasyon antlaşması ve Rusya ile 1570’de barış antlaşması yapmıştır. Osmanlılar donanmalarını da güçlendirmişlerdir. Fakat seferin ardından Venedikliler Osmanlılara karşı Avrupalı devletlerden yardım isteyerek Papalık, İspanya ve Venedik’ten yardım istemişlerdir. Ceneviz Cumhuriyeti, Sava Dukalığı, Sicilya Krallığı ve Malta Şövalyeleri birer gemileriyle katılarak Papalık Donanması altında Osmanlı Donanması’na saldırmıştır. Osmanlı Donanması Lepanto(İnebatlı)’da yenilgiye uğrar. Buna rağmen Kıbrıs Adası 1571’de Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Osmanlı adadaki genel yaşama hem de Osmanlı sistemine göre bir yapı düzenlemiştir. İdari yapıyı oluştururken bir yandan da Anadolu’dan Türkler Kıbrıs’a yerleştirilmiştir. Adadaki Latinlerin çoğu sefer sırasında ölmüş ya da adayı terk etmişti. En az 76  köy ve çiftlik ile şehir merkezinde birçok yerleşim bölgesi boşalmıştır. Türk nüfus olarak önce Osmanlı Ordusu’nun mensupları ve aileleri yerleştirilmiş ve toprak sahibi olmuşlardır. Boş kalan yerlere Anadolu’dan Türkler getirtilip yerleştirildi. Osmanlı iskan politikası 1572’de başlayıp 1689’da bitmiştir. Özellikle İç Anadolu’dan istekliler sonra da afete uğrayanlar Ada’ya yerleştirildi. Konya-Akşehir sancağında çıkan yangında 130 hane ev yanmıştı. Evsiz ve işsiz kalan bu insanlar Kıbrıs’a yerleştirildi.1572’de Beyşehir, Aksaray, Seydişehir, Anduğu(Niğde-Altunhisar), Koçhisar, Ürgüp, Develi hisar, Niğde, Akşehir, İshaklı ve Bor’dan 1689 aile  Kıbrıs’a gönderilmiştir. Ayrıca Anadolu’daki diğer vilayetlerden, Suriye vilayetlerinden  isteyenler ve Toroslar’dan Yörükler Kıbrıs’a getirilmiştir. Özellikle meslek sahibi insanlar adaya getirtilerek 3 yıl vergiden muaf tutulmuşlardır. 1689’da Kıbrıs’ta 30000 Türk olduğu tahminler arasındadır. İlk yerleşimde 2 Ermeni ailenin de yer aldığı kayıtlarda görülmektedir. Mağusa ve Lefkoşa kalelerinin içerisindeki Rumlar çıkartılıp Kalenin dışındaki mahallelere yerleştirilmiş buralara Türkler yerleştirilmiştir. Amaç güvenilirliği sağlamaktı. Belgelerde Lefkoşa’da 31 mahalle olduğu bunlardan ikisinde Ermeni nüfusunun fazla olduğuna rastlanmıştır.  Bunlar Karaman ve Ermiyan mahalleleridir. Adadaki kuraklık, bitmeyen veba salgını, çekirge istilası, doğal afetler ve kıtlık yüzünde 1570’den sonra adadaki nüfus yapısı sürekli değişir. Erkek nüfus sayımı 120.000 civarında olduğu yapılan nüfus sayımıyla tespit edilir. Kıbrıs sürekli Anadolu ve Suriye’den göç alıp göç verir. Bu göçlerde birçok millet yer almıştır.İdari yapıda Kıbrısi Beylerbeylik statüsünde kabul edilir. Lefkoşa merkez olur. Kıbrısa, Avlonya Sancaktarı Muzaffer Paşa atanır. Mağusa, Girne, Baf sancak olarak düzenlenir ve Beylerbeyliğinin gelişmesi için de Tarsusi Alaiye, Zülkadiriye, İçel ve Sis sancakları Kıbrıs’a bağlanır. Kıbrıs Kanunnamesi hazırlanana dek de Karaman Vilayeti Kanunnamesi uygulamaya konulur. Lala Mustafa Paşa Kıbrıs’tan ayrıldıktan sonra Kıbrıs’ta kalan askerlere yerleşip orda kalmaları için toprak verilir. Ayrıca kadı, teskireci gibi kamu görevlileri aileleriyle birlikte adaya gönderildi. Lefkoşa merkez olmak üzere Limasol, Tuzla(Engomi), Gilan, Piskobu(Yalova), Evdim(Düzkaya), Karpaz, Dağ, Magosa(Mağusa), Değirmenlik(Kythrea), Kukla(Kouiklia-Köprülü), Omorfa(Küçük Kaymaklı),Baf, Hirsofu, Girne ve Meserya olarak bölgeler 16 kazaya ayrıldı.

1878’de adanın İngilizlere kiralanması ile başlayan süreçte, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kıbrıs üzerindeki hakimiyeti zayıflar. I.Dünya Savaşı’nda, (1914) Osmanlı İmparatorluğu’nun  İttifak devletlerinin  yanında savaşa girmesi ile de  İngiltere’nin ilhakı ile zoraki olarak sona erer.Osmanlı egemenliğinde iken Kıbrıs halkı tam olmasa da özerk bir şekilde yaşamış ve rahat etmiştir. Beylerbeylik yönetiminde bütün toplumların temsilcilerinin oluşturduğu Divan adı altında alınan kararlar padişaha iletildikten sonra onaylanıp hüküm haline getirilirdi. 1670’deki Girit Savaşı sebebiyle devletin gelirleri düşer ve Beylerbeylik statüsü iptal edilir. Kaptan Paşalığa bağlanır. Onun atadığı müsellim aracılığı ile bir dönem yönetilse de tekrar sorunlar çıkar. Vergi toplayan ağaların rekabeti halk arasında huzursuzluğa yol açar. Halkın şikayeti üzerine bu yetki alınır.

Bu gelişmeler üzerine Has olarak Vezir-i Azam(Baş vezir-Başbakan)’a verilen Kıbrıs, onun atadığı Muhassıl ile yönetilmeye başlar. Bunun da etkisi olmaz. 1745’te 3 tuğlu paşalık statüsü ile Ebubekir Paşa’ya bu görev verilir. Kıbrıs bağımsız bir il olur. Yeniden başarısızlıkla sonuçlanınca tekrar Baş Vezir’in hassı olarak kalır.(1748). Vergi sisteminden dolayı yaşanan sorunlar devam edince Divan-ı Hümayun tarafından yönetilmesine karar verilir. (1785). Adaya bir Muhassıl atanır.  Bu yıllarda Rum piskoposların gücü oldukça artmıştır. Çünkü onlara da müsellimlere tanınan tüm ayrıcalıklar tanınmış ve Hristiyan halkın vergilerinin saptanması ve toplanması onlara verilmişti. 1839’daki Tanzimat Fermanı sonrasında tekrar Cezayir-i Sefid eyaletine bağlı bir sancağa dönüştürülür. Kaymakam ünvanlı bir mutasarrıf atanır. Tanzimat reformların uygulanabilmesi açısından Divan-ı Hümayun’da, Kıbrıs’taki toplum temsilcileri ile temsil edilmesi kararlaştırılır. Divan üyeleri şu şekilde belirlenir. 4 Türk, 2 Ortodoks Rum, 1 Maronit ve 1 Ermeni. Kıbrıs 1861 yılında Cezayir-Bahr-i Sefid eyaletinden ayrılıp İstanbul’a bağlı mutasarrıflık olarak statü değiştirir. 1868 yılında ise vilayet sistemine göre Çanakkale Vilayetine bağlı bir mutasarrıflık olur. Uzaktan yönetilmesi oldukça zor olduğu için ada halkının temsilcilerinin şikayeti üzerine yine bağımsız bir mutasarrıflık olur. (1870). İngilizlere kiralanıncaya dek böyle kalır.(1870). Kıbrıs’ta her yönetim biriminde oluşturulan meclisler de (Meclis-i İdare) eşit katılımlarla olmuştur. Türkler, Rumlar ve diğer etnik ve dini gruplar kendi toplumlarından seçtikleri kişler ile temsilciler oluşturmuş ve bu seçimlere yönetimden de temsilcilerden de hiçbir müdahale olmamıştır.  Bu ayrıca toplumlar arası siyasi eşitliği de sağlamıştır. Belediyeler ve mahkemeler de eşit sayıda üyelerle yönetilmiştir.  1878 İngiliz yönetiminde de bu sürdürülmeye çalışılmış fakat  ENOSİS kararından dolayı her kararı kendileri almaya karar vermiştir. İngilizler, Yasama Meclisi’ne 4 İngiliz, 1 Rum, 1 Türk, 1 İtalyan atarlar ve bu Rumlar için çok büyük bir hayal kırıklığı olur.

Kıbrıs’ta Lüzinyanlarla başlayan feodal sistem Osmanlı egemenliği döneminde kaldırılmıştı. Serfler serbest bırakılarak toprak sahibi olmalarına ve kendi topraklarında çalışabilme hakkı doğmuştu. Dinsel baskı da kaldırılmıştı. Ortodoks Kıbrıs halkı yüzyıllarca yabancı  yöneticilerce yönetilmiş fakat bu dönemde gerçek bir bütünlük elde etmiştir. Toplumun üç kutsal kitabın inananlarına düzenlenen “millet” sistemi Kıbrıs’ta uygulanmıştır.  Hristiyanlara o güne kadar tanınmayan haklar tanınmıştır. Toprak edinebilme hakkı verilmiştir. Venedik uygulamasındaki devlete iki gün çalışma zorunluluğu kaldırılmış, Rumca da  resmi dil olarak kabul edilmiş, eşit vatandaşlık hakkı tanınmış, devlet dairelerinde Rumca yazışma ve konuşma hakkı verilmiş ve Rumca eğitim hakkı verilmiştir. Müslümanlık zorla kabul ettirilmek yerine, halka Sultanın isteklerini yerine getirmek karşılığında bir nevi özerklik tanınmıştır.  Kilise otoritesini kurarak başına Kıbrıslı Rum lider (ethnarch) getirilmiştir. Kiliseler kendi dindaşlarının yaşadığı bölgelerin yönetimini ve vergi toplanması sorumluluğunu almış, imparatorluk gerekmedikçe yönetime karışmamıştır.  1575 yılında Kıbrıs Kilisesi’nin Başpiskopos’u ve 3 piskoposunun makamlarına dönmesine izin verilmiştir. Huzur ve güvenliğin sağlanması üretim ve ekonomiyi de güçlendirmiştir. Kıbrıs 19.yüzyıla kadar İmparatorluğun sakin yerlerinden birisiydi. Fakat 19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun en başta Rusya’nın Balkanlar ve Doğu Anadolu bölgesindeki müdahaleleri ve milliyetçilik ideolojisinin Türk olmayan Osmanlı unsurları arasında  yol açtığı ayaklanmalara, ekonomik  problemler de eklenince imparatorluk zayıflar. Bu durum Kıbrıs’ı da etkiler. Kıbrısta hareketlilik başlar. Rumlar  herhangi bir bağımsızlık girişiminde kendi soydaşları olarak kabul ettikleri, din-dil-kültür bağından dolayı Yunanistan ile birleşmek ister.Yunanistan ile ve  bütün toprakların ona ait olduğu düşüncesi ile, birleşme fikri (ENOSİS) eğitimli Rumlar arasında yayılmaya başlar.  Osmanlı’ya karşı Rumların ilk siyasi tepkisi 1820 yılında Yunanistan’da başlayan milliyetçilik akımıyla başlar. Enosis ideolojisi Ortodoks Rum kilisesi ve Yunanistandan gelen öğretmenlerin toplum üzerinde uyguladıkları propaganda ile başlar ve yayılır. İdeolojinin temeli Rigos Ferreros’un çizdiği eski Bizans İmparatorluğunun canlandırılması, eski sınırlarına kavuşmasını hedefleyen büyük ideal  (Megali İdea)ile atılmıştır. (1796). 1821 yılındaki Yunan ayaklanması bu sebeple başlamıştır.  Filike Eteria örgütü de Megali İdea’ya öncülük ve yürtücülük yapar. Başpiskopos Kiprianos önderliğinde ayaklanma girişimi başlar. Yunan milliyetçileri gizli çalışmalar yaparak Yunan bayrağı altına sokmak ve birleştirmek  mücadelesine girer. Bu Türk yöneticiler ile Kıbrıslı Rumlar arasında sorunlara yol açar.  Osmanlı yönetimi tarafından ihmal edilmiş olmak, bitmeyen yoksulluk ve vergi tahsildarlarının uygulamaları adadaki Hristiyanların milliyetçilik özellikle de Yunan Milliyetçiliğini  tetikler.  Bu mücadele Kıbrıslı Rumlarda Osmanlı ile sınırlı kalmayarak, Sultan II. Abdülhamit’in Kıbrıs’ı İngilizlere kiralamayı kabul etmesinden sonraki dönemde de devam etmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kıbrıs’a birçok eserler yapılmış, tarım önemli bir gelir kaynağı olmuş refah sağlanmıştır. Tahıl, sebze ve meyve üretimi yapılmış,  ayrıca pamuk üretimi hem adanın ihtiyacını karşılamış hem de İtalya pazarına satılmıştır. Yetişen ve üretilen her şey Akdeniz ve etrafına pazarlanmıştır. Adada yetişen ve üretilen Lizari yani kök boyası (madder) bitkisi Fransa’ya, üretimi yapılan şaraplar da Venedik’e satılmıştır. Tarım üretimindeki çekirge zararı ile mücadele edilmiştir. Genç Osmanlılar Cemiyeti’nin kurucularından biri olan Ziya Paşa 1862 yılında adaya Vali olarak atanmış, şair ve devlet adamı olan Ziya Paşa çekirgelerle mücadele ederek başarılı olmuştur. Bayındırlık işlerinde de başarı sağlanmıştır. Ebubekir Paşa döneminde inşaatı yapılan su kemerleriyle Larnaka’ya 12 km uzaklıktaki Arpera köyünden su getirilmesi sağlanmıştır. Şehirlere halkın kullanması için çeşmeler yapılmıştır. Larnaka-Lefkoşa arasındaki yol yapılmıştır. Diğer bölgelerde de köprüler ve yollar yapılmış ayrıca Pedias Deresi(Kanlı Dere)’nin yolu değiştirilerek Lefkoşa su baskınlarından kurtarılmıştır. Mesarya Ovası tarıma ve üretime uygun hale getirilmiştir. Her alanda Kıbrıs’ın kalkınmasına destek veren Osmanlılar adada cami, tekke, çeşme, hamam, kamu binaları yapmışlardır. Bugün Kıbrıs’ın ikiye bölünmüş yapısı içerisinde, bu eserlerin bir bölümü Kuzey Kıbrıs’ta, bir bölümü ise Güney Kıbrıs’ta kalmıştır.

Kuzey Kıbrıs’taki Eserler;

Lefkoşa’nın  alınması sırasında kale burçlarına Türk bayrağını dikerken şehit olan asker anısına 1754 yılında yaptırılan   Bayraktar Cami, 14.yy Latin kilisesinin yıkılıp yerine yaptırılan Yeni Cami, Kıbrıs’ın alınmasında önemli bire görevi olan  Arap Ahmet Paşa’nın yaptırmış olduğu Arap Ahmet Camisi,  İplik Pazarı Camisi, Peristerona (Cengiz köy)’da bulunan Peristerona Camisi, Turunçlu Cami,  Laleli Cami ve Çeşmesi, Mevlevi Tekkesi,  Kırklar Tekkesi, Kumarcılar Hanı,  Büyük Han,  Korkut Hamamı, Büyük Hamam, Büyük Medrese Çeşmesi, Ali Ruhi Çeşmesi (Küçük Medrese Çeşmesi), Lapta’da bulunan Seyid Mehmet Ağa Camisi, Lefke’de Piri Paşa Cami.

Girne’de Ağa Cafer Paşa Camisi, Kavizade Hüseyin Efendi Çeşmesi, İskele Çeşmesi, Gazi Mağusa’da Kutup Osman Tekkesi ve Çeşmesi, Cafer Paşa Hamamı, Kızıl Hamam ve Kertikli Hamam.

Güney Kıbrıs’ta Olan Türk Eserleri;

Lefkoşa Rum kesiminde bulunan Tahtakale Cami ve  Larnaka’da Dali’de( tarihi İdalion şehri) bulunan Ziya Paşa Camisi, Cami-i Kebir (Ulu Cami) ve Çeşmesi, Ümmü Haram Türbesi, Turabi Tekke ve Türbesi, Hala Sultan (İslam komutanı Ubad bin Al Samita’nın eşi ve Hz. Muhammed’in süt halası), Limasol’da Cami-i Kebir (Ulu Cami), Zuhuri Tekke ve Camisi, Köprülü İbrahim Ağa Camisi (Dere Camisi)ve Hacı Hamit Bey Çeşmesi, Arnavut Cami ve Çeşmesi, Hamam-ı Cedit ve Osmanlı Çeşmesi, Baf’ta yer alan Mehmet Ebu Bekir Hamamı ve Osmanlı Çeşmesi’ve  Aşağı Cami.

 

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ